Uzun, Türkiye'nin vize başvurularının reddedilme oranlarının dünya ortalamasının altında olduğunu ancak bu istatistiklerin gerçek durumu yansıtmadığını savundu. Ayrıca, Türkiye'nin vize serbestisi olmayan tek aday ülke olduğunu vurguladı.
Uzun, vize başvuruları sırasında yaşanan sorunları altı başlık altında özetledi: Schengen vize işlemlerinin AB üyesi ülkelerinde uygulama standardının farklı olması. Vize başvurularını yürüten aracı şirketlerin keyfi tutumları ve yüksek ücretler. Yüksek işlem ücretleri ve randevu iptali durumlarında ücret iadesinin yapılmaması. Randevu taleplerine dönüşün olmaması veya uzun bekleme süreleri. İstenen belgelerin anlamsız ve gereksiz olması. Kabul edilen vize başvurularında kısa süreli vizelerin verilmesi.
Ayrıca, Uzun, vize meselesinin Türkiye'nin itibarı ve diplomatik önceliği olması gerektiğini vurguladı ve Dışişleri Bakanlığı'nı bu konuya öncelik verme çağrısında bulundu.
Son olarak, Türkiye'nin vize serbestisi olmayan tek aday ülke olduğunu belirterek, bu durumun kabul edilemez olduğunu ifade etti ve vize sorununun çözüme kavuşturulması gerektiğini dile getirdi.
“VİZE MESELESİ İTİBAR MESELESİDİR. TÜRKİYE’NİN BİR NUMARALI DİPLOMASİ ÖNCELİĞİ OLMALIDIR”
DP İzmir Milletvekili Salih Uzun Sözlerine şöyle devam etti “Son zamanlarda AB ülkelerinin Schengen vize süreçlerine ilişkin uzun işlem süreleri, yüksek işlem ücretleri ve en önemlisi yüksek oranlı ret kararları üzerinden, vatandaşlarımızın eleştiri ve yakınmaları artmış durumdadır.
Özellikle gençlerimiz ve iş insanlarımız başta olmak üzere, vize müracaatında bulunan vatandaşlarımızın büyük kısmı ile seyahat acentalarımız sistemli bir engelleme ile karşı karşıya olduğumuzu dile getirmektedirler. Hatta konser vermek ve gösteri yapmak üzere Avrupa ülkelerine gitmek isteyen ülkemizin sanatçıları ve bilinen yüzleri dahi vize alamamaktan yahut zamanında alamamaktan yakınmaktadırlar.
Ülkemi, ülkemin ve vatandaşlarımızın itibarını, vatandaşlarımızın seyahat özgürlüğünü ve Avrupa ülkeleriyle ilişkilerimizin geleceğiyle birlikte demokratikleşme serüvenimizi yakından ilgilendiren bu konuyu ele almak için AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Sayın NikolausMeyerLandurt’tan görüşme talebinde bulundum. Olumlu dönüşü üzerine de dün kendisiyle bir görüşme yaptım. (Büyükelçi ile yaptığım görüşmede bana TBMM Dış İlişkiler ve Protokol Başkanlığı’nda görevli bir AB Uzmanı eşlik etti.)
Görüşmede bana doğrudan ulaşan ve benim medyadan toparladığım yaygın sorun başlıklarını kendisine ilettim. En yaygın sorun başlıkları olarak şu altı hususu gündem konusu yaptım. Öncelikle Schengen vize işlemleri bakımındanAB üyesi ülkelerinin bir uygulama standardı yok. Vize talebinde bulunan vatandaşlarımız, ülkelere göre farklı uygulamalarla karşılaşıyor. İlgili ülkeler tarafından yetkilendirilmiş ve onların konsoloslukları adına vize başvuru işlemlerini yürüten aracı şirketlerin kaba ve keyfi tutumları kabul edilemez boyutlara gelmiş durumda.
İşlem ücretleri hem makul seviyelerin çok üstünde hem de herhangi bir gerekçeyle randevu iptali ya da değişikliğinde hiçbir şekilde iade edilmiyor. Üstelik başvuru ücretinin dışında da asla kabul edilemeyecek düzeyde ekstra ücret talepleri var. Başvuru merkezleri adeta vatandaşlarımızı sömürüyor. Fahiş düzeyde fotoğraf ve kargo ücretleri talep ediyorlar.Bir sayfa fotokopiye 18 lira talep eden başvuru merkezleri var.
Randevu taleplerine ya hiç dönülmüyor yahut çok uzak tarihlere randevu veriliyor. Zamanında randevu alamadığı için seyahatini ve biletini iptal etmek zorunda kalan ve bu yüzden mağduriyet yaşayan çok sayıda vatandaşımız var. Vize başvurusu esnasında talep edilen belgeler konusu başlı başına rencide edici düzeydedir. Vatandaşlarımız, anlamsızlık, hatta saçmalık düzeyine çıkmış örneklerle karşı karşıya kalıyor. Bu yaklaşım, sadece işleme muhatap olan vatandaşımızı değil, ülkemizi, devletimizi, topyekûn hepimizi rencide etmektedir. Kabul edilen vize başvurularında da bu sefer, sadece seyahatin yahut turun günü kadar, üç günlük beş günlük bir haftalık vizeler veriliyor. Bir ay sonra başka yere gitmesi gereken vatandaşlarımız yeniden aynı çile ile karşı karşıya kalıyor. Bu olumsuz ve rahatsız edici tabloyu Sayın Büyükelçi’ye aktardım.
“VİZE İŞLEMLERİNDE KOLAYLAŞTIRICI TEDBİRLER ÜZERİNDE ÇALIŞILIYOR”
Bu olumsuz ve rahatsız edici tabloyu Sayın Büyükelçi’ye aktardım. Sn. Büyükelçi bu yaygın sorunların çözümü konusunda üye ülkelerin büyükelçilik ve konsolosluklarının samimi gayretleri olduğunu ifade etti. Ayrıca yakın zamanlı ve somut bir gelişme olarak, AB’nin İçişlerinden Sorumlu Komiseri YlvaJohansson’un hem İçişleri Bakanımız hem de Dışişleri Bakanımızla temas halinde olduğunu söyledi. Yine, AB Komisyonu’nun Kasım ayı içinde üye devletlere, genel olarak Türkiye-AB İlişkilerindeki son durum ile vize işlemlerinde kolaylaştırıcı tedbirlere dair bir rapor göndereceği bilgisini aktardı.
Bununla birlikte Sayın Büyükelçi, istatistiklerin Türk vatandaşlarına karşı özel bir olumsuz tavrı işaret etmediğini söyledi. Son yıllarda vize başvuruları karşısında ret oranlarının genel olarak yükseldiğini ancak tüm dünya ülkelerinde yapılan Schengen vize başvurularının reddedilme oranlarına bakıldığında, Türkiye’den yapılan başvuruların reddedilme oranlarının ortalamanın altında kaldığı bilgisini verdi.
Sayın Büyükelçi’nin verdiği bilgiye göre; geçen sene (2022 yılında); tüm dünyada yapılan Schengen vize başvuruları sayısı bakımından Türkiye birinci durumda. 2022 yılı itibariyle Schengenvize başvurularındaki ret oranı toplamda yüzde 17,9 iken Türkiye’den yapılan başvurularda bu oranyüzde 15,7. Yani Büyükelçinin verdiği bilgiye göre, Türkiye’deki ret oranları dünya ortalamasının altında.
Değerli basın mensupları, Bu istatistiki bilgileri dinledikten sonra Sayın Büyükelçi’ye şu düşüncelerimi ifade ettim: Biliyorsunuz genel olarak istatistikler gerçeğin en önemli kısmını gizleyebilen verilerdir. Sayın Büyükelçinin sözünü ettiği istatistikler elbette doğrudur ama asıl gerçeği örtmektedir. Asıl gerçek şudur: Türkiye bu istatistiğin içinde olmamalıdır. Çünkü Türkiye AB’ne aday ülkedir ve Türkiye hariç tüm aday ülkeler vize serbestisinden yararlanmaktadır.İstatistiklere dâhil ülkelerin hiçbiri, AB ile ilişkiler bakımından Türkiye ile mukayese edilecek ülkeler değildir. Türkiye ile mukayese edilebilecek ülkelerin tamamına AB vize serbestisi uygulamaktadır.
“VİZE SERBESTİSİ UYGULANMAYAN TEK ADAY ÜLKE TÜRKİYE’DİR. BU KABUL EDİLEMEZ”
Türkiye 1999’dan beri aday ülke, 2005’ten beri de üyelik müzakeresi yapan ülkedir. Türkiye’nin durumunda olan hiçbir ülke vatandaşı AB’ye seyahat etmek için vize ile uğraşmamaktadır. Türkiye gibi kendisiyle üyelik müzakereleri yürütülen Türkiye’nin dışında dört ülke daha vardır. Karadağ, Sırbistan, Kuzey Makedonya ve Arnavutluk. Tamamı vize serbestisinden yararlanmaktadır. Düşünün son zamanlara kadar ismi üzerinde bile anlaşmazlık bulunan Kuzey Makedonya, 2009 yılından beri vize muafiyetinden yararlanıyor. Bunların dışında adaylığı ilan edildiği halde henüz üyelik müzakereleri bile başlamayan Ukrayna, Moldova ve Bosna Hersek de vize serbestisinden yararlanıyor. Hatta daha adaylığı bile ilan edilmemiş olan, potansiyel aday olarak kabul edilen Gürcistan 2017’den beri vize serbestisinden yararlanıyor. Kosova 1 Ocak 2024 itibariyle yararlanmaya başlayacak. Bu durumda, potansiyel adaylar da dâhil olmak üzere, vize serbestisi olmayan tek AB adayı ülke Türkiye’dir.
Böyle olunca ret oranlarının ortalamaların altında kaldığı biçimindeki açıklamalar, içinde bulunduğumuz durumu tarif etmemektedir.Bizim durumumuz istatistiklerle açıklanamaz. Son olarak şu hususu belirtmeliyim. Vize başvurularında vatandaşlarımızın yaşadığı sorunlar AB ülkeleri ile sınırlı değildir. Başka ülkelere başvurular esnasında, hatta ilişkilerimizin çok iyi olduğu izlenimi verilen ülkelerle de benzer sorunlar yaşanmaktadır.
“VİZE MESELESİ İTİBAR MESELESİDİR. TÜRKİYE’NİN BİR NUMARALI DİPLOMASİ ÖNCELİĞİ OLMALIDIR”
Bu durumda kendi Dışişleri Bakanlığımıza da bir çağrıda bulunmak istiyorum: Pasaportumuzun itibarı, vatandaşımızın itibarıdır. Vatandaşımızın itibarı da devletimizin itibarıdır. Öyleyse vize meselesi Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığımızın öncelikli, hattabir numaralıdiplomasi gündemi olmalıdır. Sırf bu gündemle çok yüksek düzeyli ziyaretler yapılmalı ve bu konu çözüme kavuşturulmalıdır.”
Resul Özdil
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.