Sarıkamış’ta kardan kefen giyen şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz
Polat , “Bugün 22 Aralık. 106 yıl önce bugün vatan uğruna, millet uğruna, bayrak uğruna Sarıkamış’ta kardan kefen giyen şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz. Ruhları şad olsun.
Ulaştırma Bakanlığı yetkililerine teşekkür ederiz
BTP Parti Sözcüsü Polat , “Korona virüs kâbus gibi üzerimize çökmeye devam ediyor. İngiliz Başbakan Boris Johnson’ın duyurduğu mutasyon haberleri, virüsle ilgili endişelerimizi daha da artırdı. İngiltere başta olmak üzere Avrupa ülkelerinin çoğunda mutasyona uğramış virüsün yayılması üzerine, genel başkanımız Hüseyin Baş’ın da uyarısını dikkate alan yetkililer bu ülkelere uçuşları durdurdu. Bu vesile ile Genel başkanımızın uyarısını dikkate alan Ulaştırma Bakanlığı yetkililerine bir kez daha teşekkür etmek istiyorum.” dedi.
BioNTech-Pfizer aşısını iki değerli Türk bilim insanı neden Almanya’da geliştirdi
Virüsün mutasyona uğraması ile gözler yeniden üretilen aşılara çevrildi. Bu aşıların virüsün yeni haline etkili olup olmayacağı konusu hala tam anlamıyla cevaplanamamış durumda. Türkiye olarak, değişik ülkelerden gelen aşı çalışmalarını maalesef sadece izlemekle yetiniyoruz.
Türk bilim insanlarının yaptığı aşı çalışmalarını tabii ki önemsiyoruz. Ancak bizde yapılan çalışmaların dünyada yankı bulmaması ve ülkemizde de umut olarak görülmemesinden büyük üzüntü duyuyoruz.
Çünkü millet olarak bu durumu haketmiyoruz.
Dünyada korona virüs illetine karşı geliştirilmiş en önemli ilk aşı olan BioNTech-Pfizer aşısını kim buldu?
İki Türk bilim insanı.Uğur Şahin ve Özlem Türeci.
Peki hangi ülke adına? Almanya. Hiç sorduk mu, bu iki değerli bilim insanı neden Türkiye’de değil ve bu aşıyı neden ülke olarak biz geliştiremedik?
Sebebini sayın Genel Başkanımız Hüseyin Baş bey çok güzel ifade etti:
“Bu başarının arkasında aşı araştırmalarına 750 milyon Euro ayıran Alman devleti olduğunu unutmayalım. Ülke olarak servetimizi betona değil bilime gömseydik şimdi Alman veya Çin aşısı yerine Milli aşımızı konuşuyorduk.”
Kaderin cilvesine bakın ki, dünyada ilk aşıyı üreten bilim insanlarının Türk olmasının yanında Almanya, Atatürk döneminde kurulan Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü'nün çiçek hastalığına karşı geliştirip ürettiği zayıflatılmış virüs "Modified Virüs Ankara" ile korona virüsü aşısı üretmeye başladı.
Atatürk’ün talimatıyla kurulan Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü 2011’de kapatılmamış olsaydı emin olun ki dünyada ilk aşıyı bulan ülke Türkiye olacaktı.
Atatürk’ün vizyonunun sadakası bile etmezler
Polat şöyle sıraladı,
92 yıl önce Mustafa Kemal Atatürk’ün vizyonuyla kurulan bu Enstitü bakın neler yapmış.
“1931 yılında, ağız yoluyla uygulanan ve çağın hastalığı olan BCG aşısı üretimine başladı.
1932 yılında, serum üreterek ülke ihtiyacını karşıladı ve serum ithali durduruldu.
1933’te, Simple Metodu ile kuduz aşısı üretimi ele alındı.
1937’de kuduz serumu üretilmeye başlandı.
1940’lı yıllarda Türkiye, Ortadoğu ülkelerine Tifüs aşısı satacak noktadaydı.
Bugün aşı için kapısına dayandığımız Çin 1940 Kolera salgınından bu enstitünün ürettiği aşılar ile kurtuldu.
1942’de tifüs aşısı ve akrep serumu üretimine başlandı.
1947 yılında, İntradermal ve BCG aşısı üretimine geçildi.
1948’de, ilk kez boğmaca aşısı üretimine başladı.
1950’de,İnfluenza Laboratuvarı, Dünya Sağlık Örgütü’nce Milletlerarası Bölgesel İnfluenza Merkezi olarak tanındı ve aşısı üretimine geçildi.
Liste oldukça uzun.
Peki sonra ne oldu?
2011’de AKP hükümeti bu önemli Enstitü’yü kapattı.
Bugün kapısında aşı için dilendiğimiz Çin’i 1940’larda kolera salgınından kurtaran, dünyaya umut olarak ilk aşıyı bulan Almanya’ya ilham kaynağı olan bu önemli Enstitü neden kapatıldı? Bu soruyu sormamız gerekiyor.
"Vatanın size ihtiyacı var." 4 Kelime Taşman’a yetti
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yüzyıl önce ortaya koyduğu vizyonun meyvelerini yemeye devam ediyoruz.
Sene 1933 Petrol Arama İşletme Dairesi kuruldu. Gazi Mustafa Kemal Atatürk tam 4 kelimeden oluşan şu mektubu yazdı.
"Vatanın size ihtiyacı var."
Bu sözler Cevat Eyüp Taşman'aydı. Taşman, Kolombiya Üniversitesinde burslu okumuş, petrol jeologu olmuştu. Mustafa Kemal’in 4 kelimesi Taşman için yeterliydi. Bir saniye bile düşünmeden ülkesine döndü ve Batman’daki ilk petrol yatağımızı devreye koydu.
Nobel ödülü alan Aziz Sancar farklı mı?
Dünyanın peşinden koştuğu bilim insanı ne dedi?
“Beni Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Köy Enstitülerinden yetişen öğretmenler bu noktaya getirdi.”
Peki Türk Aynştaynı olarak da bilinen Oktay Sinanoğlu?
Kendisine bu ülkede 10 metrekare odayı bile veremedik ama dünya onun peşindeydi. Kendisi tam bir Atatürk ve Türkiye sevdalısıydı.
Dünyanın kaderini değiştirecek insan potansiyelimizi kendi elimizle yok etme konusunda oldukça mahiriz. Kim yukarıya çıkmaya çalışsa adeta onları paçalarından tutup aşağıya çekip öğütmeye çalışıyoruz.
Atatürk’ün yüzyıl önce sahip olduğu vizyonun, öngörünün, basiretin sadakası bile etmeyecek insanlar yıllarca bu ülkeyi yönetti. İşte bu yüzden tüm değerlerimiz bu ülke sınırları dışında ve bu ülkeye hizmet edemiyorlar.
Merhum Genel Başkanımız Prof. Dr. Haydar Baş bir çağ kapatıp, bir çağ açtı
Merhum Genel Başkanımız Prof. Dr. Haydar Baş, dünyanın kaderini değiştirecek hamleler yapmadı mı?
Rus Parlamentosu Duma’ya davet edildiğinde ilk yaptığı Dışişleri bakanlığına bilgi vermek oldu. Duma’da tarihin akışını değiştiren bir konuşma yaptı. Kendi ifadesiyle, “Kapitalizmi sessiz bir devrimle tarihin çöp sepetine attı.”dedi.
Ama gelin görün ki, yukarıda ifade ettiğimiz değerlerimize nasıl muamele edildiyse Haydar Baş hocamıza da aynı muamele çekildi. Hükümet de, devlet de, millet de Haydar Hocamızın kıymetini bilmedi, bilemedi.
Ancak gençlerden çok ama çok umutluyuz. Çaremiz de, umudumuz da gençliktedir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi “tüm ümidimiz gençliktedir.”
Dünyanın en genç Genel Başkanını, Dünyanın en genç devlet başkanı yapma idealimizi Bağımsız Türkiye Partisi ile gerçekleştireceğiz. Hiç endişeniz olmasın gümbür gümbür geliyoruz.”diyerek noktaladı.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.