Türk Milleti’nin bağımsızlığa verdiği önemi vurgulayan Prof. Dr. Nadim Macit “1. Dünya Savaşı’nın ardından Osmanlı Devleti topraklarının önemli kısmını kaybetti. Devletin çatısı çöktü, devletin kurumları işlevlerini kaybetti, Toplum mağlubiyetin ağır psikolojisi altında yoksul, çeşitli hastalıkların girdabında bitap düşmüştü. Alınan tedbirler ve çareler bir türlü derde derman olmuyordu. Zamanın hükmü altında kalmaya klasik siyasi dilde feleğin çarkına düşmek şeklinde ifade edilir. Bu ahval ve şerait zemininde Gazi Mustafa Kemal Atatürk ‘feleğin çarkına çomak sokan’ şahsiyettir. Giriştiği Milli Mücadele Harekâtı fedakâr ruhun geri dönülmez yol olduğunu şöyle ifade etti: ‘Türk milleti esir olacaksa, mahvolsun daha iyidir’ Feleğin çarkı tersine dönmeye başladı. Yeni bir süreç başladı. Milli Mücadele hareketi, diğer bir deyişle Anadolu ihtilali uzun süredir baş edilmez döngüyü tersine çevirdi. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu ile bağımsızlık ideali, çağın ufkunda Türk Milleti’nin yeniden varoluşu somutlaştı. Bu gösteriyor ki Atatürk sadece bir siyasi aktör, mücadele insani değil devlet kuran ve kurduğu devleti egemen güçlerin, daha doğrusu tüm dünyanın aklına ve benliğine nakşeden büyük bir şahsiyettir. Ne var ki Türk Dünyası ve İslam coğrafyası işgal altındaydı. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün en büyük başarısı, tarihi ve kültürel bağlarımız olan tüm devletlerin zihinlerine yerleştirdiği bağımsızlık idealidir. İslam coğrafyası bağımsızlık mücadelesinde Atatürk’ü örnek almıştır. Uzun süre Sovyet blokunun egemenliği altında esir kalan Kafkasya ve Orta Asya Türk Devletleri 1990’da blokun çöküşü ile birlikte bağımsızlıklarını ilan ettiler. Bu devletler de Atatürk’ü örnek aldılar. Bu yönüyle diyebiliriz ki Atatürk tüm mazlum milletlerin lideridir. Nitekim bağımsızlığını ilan eden Azerbaycan lideri Ebu’l Feyz Elçi Bey Türkiye’ye yapmış olduğu ziyarette TBMM’de bir konuşma yaptı ve Atatürk’ün askeri olduğunu mecliste haykırdı” dedi.
“Dil, tarih ve kültür birer köprüdür”
Türk Dünyası’nın ortak değerleri olan inanç, dil ve kültür birlikteliğini anlatan Prof. Dr. Macit “Milli devletin varoluşunun temel kaynakları olan dil, tarih ve kültür birer köprüdür. Atatürk bu nedenle Türk Dil Kurumu’nun kurulması için talimat vermiştir. Dil bir milletin kimliğidir. İnanç ve tarih birliği de Türk Dünyasının yeniden var olmasını sağlayacak direklerdir. Türk Milleti’nin ortak tarihini oluşturmak, ortaya koymak istediği için Türk Tarih Kurumu’nu kurmuştur. Tarih ise geçmişten bugüne kadar bir milletin tecrübesidir” dedi.
Atatürk’ün liderlik anlayışına değinen Prof. Dr. Macit, “Atatürk, sadece Türk Dünyası’nda değil, tüm dünyada önem arz eden bir liderdir. Bir milletin tarihini, kültürünü değerlerini bilen, yeniden yorumlayan, duruşu ve izlediği siyaset ile icraat ortaya koyabilen bir eylem adamıdır. Anadolu İhtilali’ni gerçekleştiren, bütün esir milletlere bağımsızlığın ruhunu veren bir liderdir. Bu ihtilal, Türk Milleti’nin yeniden varoluşudur. Atatürk, modern dünyanın gelişmelerine açık, çağdaş dünyayı gören, okuyan bir liderdir” dedi.
“Türklerde kılıç bağımsızlığın simgesidir”
Kurtuluş Savaşı ile ilgili bir önemli bir hadiseye atıf yapan Prof. Dr. Macit “17 Ocak 1920’de Buhara ve Hive Hanlığından Atatürk’e bir Kur’an-ı Kerim ve üç kılıç gönderilmiştir. Bu Kur’an-ı Kerim, Timur’a ait bir yazmadır. Üç kılıç ise istikbal ve zaferin simgesidir. Türkler için kılıcın çok önemli bir değeri vardır. Çünkü kılıç, bağımsızlığın simgesidir. Aynı zamanda gücün sembolüdür. Kılıcın birini Atatürk kendisine alıyor, diğerini İsmet İnönü’ye veriyor. Üçüncüsü için ise ‘İzmir’e ilk giren şahsiyete bu kılıcı vereceğim’ diyor. O tarihte İzmir işgal altında. İzmir’e ilk giren şahsiyet süvari Zabit Şeref Bey oluyor. Kılıç ona veriliyor” dedi.
Atatürk’ün Türki devletlerinden getirttiği öğrenciler hakkında bilgi veren Prof. Dr. Macit, “Atatürk, meclisteki önemli şahsiyetleri, meclis kararı ile Türk Dünyasında yaşanan olayların rapor haline getirilmesi için Moskova’ya göndermiştir. Aynı zamanda Afganistan, Azerbaycan, Özbekistan ve benzeri ülkelerden öğrencilerin getirilmesini sağlamıştır. Bu öğrencilerin ciddi eğitimler alarak yetiştirmelerini garanti altına almıştır. Kimi öğrenciler ülkelerine geri dönmüş kimisi ise burada kalmışlardır” dedi.
Prof. Dr. Macit, “Pakistanlı İslam düşünürü Muhammed İkbal, Atatürk’ün devrimlerini anlatırken şu tespiti yapar. ‘Gerçek şudur ki Müslüman uluslar arasında bugün dogmatik uykusundan uyanıp kişisel bilince erişmiş tek ulus Türklerdir. Zihni hürriyet hakkını talep eden Türkiye’dir. İdeal olandan gerçeğe geçmiş olan sadece odur. Ve bu değişim kolay olmamıştır. Türkiye çetin zihni ve ahlaki mücadeleden geçmiş bir ülkedir” diye konuştu. Atatürk’ün çağdaşlaşma misyonu içerisinde Türkiye’de başlattığı görevlerden bahseden Prof. Dr. Macit, “Dünyayı doğru okumak, çağı doğru okumak, vicdanı hür gençlik yetiştirmek, barıştan yana olmak, çalışarak ve değer üreterek egemen güçlere boyun eğmemek şeklinde özetlenebilir. Atatürk’ün dünya tasavvurunda olgulardan, gerçeklerden kopmamak esastır. Ortaya koyduğu miras, diğer bir deyişle model Türk Dünyasında takdire şayan görülmüştür. Atatürk’ün Türk Dünyası ile ilişkisi bu açıdan da okunmalıdır”
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.